Su Hakkında

İÇİLEBİLİR SUYUN ÖZELLİKLERİ

    Hastalık yapıcı mikroorganizmalar içermemelidir.
    Kokusuz, renksiz, berrak ve içimi hoş olmalıdır.
    Sularda fenoller, yağlar gibi suya kötü koku ve tat veren maddeler bulunmamalıdır.
    Yeterli derecede yumuşak olmalıdır.
    Ne aşındırıcı olmalı, ne de taş yapmalıdır.  Yani pH ‘ı dengeli olmalıdır.
    Hidrojen sülfür, demir ve mangan gibi elementleri ihtiva etmemelidir.
    Suda sağlığa zararlı kimyasal maddeler bulunmamalıdır. Bazı kimyasal maddeler zehirli etki yapabilir; arsenik, kadmiyum, krom, kurşun, cıva gibi. Bunun yanında baryum, nitrat, florür, radyoaktif maddeler, amonyum, klorür gibi maddeler sınır değerlerinin üzerinde sağlığa olumsuz etkileri olan maddelerdir. Bazı kimyasalların varlığı aynı zamanda, suya kirli suların karıştığının göstergesidir.  Nitrit ve amonyom gibi

 

Bazı sular,  sağlık için tehlikeli olabilecek pek çok kimyasal, fiziksel ve mikrobiyolojik kirleticiler içerebilmektedir. Kurşun, arsenik, benzen gibi maddeler kimyasal kirleticilerdendir. Mikrobiyolojik kirlenmeyi ise bakteriler, virüsler ve parazitler oluşturmaktadır. Cam kırıkları, metal ve kağıt parçaları, toz, toprak gibi katı atıklar fiziksel kirlenmeyi oluştururlar. Gündelik hayatta kullandığımız aerosoller*, yapay tatlandırıcılar, kozmetik ürünleri, her türlü boya, böcek ilaçları, ilaçlar, plastikler gibi maddeler tatlı su kaynaklarımıza karışarak sağlığımızı tehlikeye sokan sayısız insan yapımı kimyasallardan sadece bir kaçıdır.

Pek çok bulaşıcı hastalık, kirli su vasıtasıyla insanlara geçebilmektedir.  Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) gelişen ülkelerdeki hastalıkların % 80’inin su ile ilişkili olduğunu tahmin etmektedir. Günümüzde geri kalmış ülkelerde bebek ölümlerinin önemli bir nedeni bulaşıcı enfeksiyon hastalıklarıdır. Bu yüzden su hijyeni, halk sağlığı açısından çok büyük önem arz etmektedir. İçme suyu kaynaklarının hastalık yapıcı mikroorganizmalarla kirlenmesi halk sağlığını doğrudan tehdit etmektedir. Kolera mikrobu, Hepatit A virüsü ve mikroskobik parazitlerden tifo, dizanteri mikrobu gibi bakterilerin yanı sıra, çeşitli virüsler ve parazitler su kaynaklanna bulaşabilir ve pek çok salgın hastalığa neden olabilirler.

Çeşitli nedenlerden dolayı bağışıklık sistemleri zayıflamış olan kişilerin, içme sularındaki kirleticiler konusunda daha duyarlı olmaları gerekiyor. Örneğin, bir mikroskobik parazit olan Cryptosporidium, enfekte olmuş hayvan ve insanların bağırsaklarında yaşar. Özellikle, göl ve akarsu gibi yüzey sularında bulunan bu parazit, sağlıklı yetişkinlerde de hastalığa yol açabilmektedir. Ancak bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde çok daha ciddi hastalıklara, hatta ölümlere neden olabilmektedir.

Küçük çocuklar yüksek düzeylerde nitrat ,demir ve kurşun gibi bazı kirleticilere karşı çok hassastırlar. İçme suyundaki kurşun ve demir bebek ve çocuklarda, fiziksel ve zihinsel gelişme bozukluklarına; yetişkinlerde ise kan basıncının artışına neden olabilmektedir. Uzun yıllar kurşun  ve demir miktarı fazla su içen yetişkinlerde böbrek sorunları ve yüksek tansiyon gelişebilmekte, içme suyundaki yüksek miktarda nitrat da ciddi hastalıklara neden olabilmektedir.

Hayatın kaynağı olan su ne yazık ki, su kaynaklarının kirletilmesi ve arıtılmadan kullanılması yüzünden halk sağlığını tehdit edebiliyor. Yaşam için gerekli olan su, temiz ve sağlıklı olduğu durumda yararlı olabilir. Sudan kaynaklanan hastalıkların kontrol altında tutulması, kaynaktan başlayarak musluklarımıza ulaşıncaya kadar pek çok aşamada gerekli tedbirlerin alınması ile mümkün olabilir.

Timber by EMSIEN-3 LTD